Kürdistan’da TC, Filistin’de İsrail Kaybedecek; Direnen Halklar Kazanacak! – DKP/Birlik

451

Ortadoğu coğrafyasının lanetlenenleri, Filistin ve Kürt halkının özgürlük mücadelesi ve varoluş direnişi, İsrail siyonizmine ve TC faşist rejimine karşı binbir fedakarlık ve yaratıcılıkla, kararlılık ve inatla, iradeyle sürmektedir. Filistin ve Kürt halkının, coğrafyası değişse de yaşadıkları katliamlar, yerinden yurdundan sürülme, karşı karşıya oldukları soykırımcı ve inkarcı rejimlerin karakteri, işgalci ve sömürgeci savaş gerçekliği benzerdir.

İsrail ve TC devletinin yüksek teknolojili askeri, istihbarat ve güvenlikçi savunma doktrinin ve güvenlik mitinin birer birer çöktüğü, yıkıldığı bir zamanın içerisindeyiz. Ördükleri yüksek güvenlikli duvar ve tel örgülerin, Demir Kubbe ve SİHA’ların hükmü yok. İkisinin de yenilmez ordu ve “içeride” eylem yapılamaz imajları yerle bir oldu.

Siyonist İsrail ve sömürgeci faşist TC, bunun karşısında işgalci-imhacı saldırıları ve katliamları, aynı yol ve yöntemlerle uygulamaktadırlar. Rojava ve Gazze’nin, Kürdistan ve Filistin’de yaşayan halkların karşı karşıya olduğu savaş konsepti birbirinden beslenmekte, birbirine benzemektedir. Bir tarafta TC, “bütün altyapı ve üstyapı tesislerinin hedef olduğu” açıklaması ile Kuzey-Doğu Suriye’de aralarında hastanelerin, su ve elektrik tesislerinin, sivil yerleşim alanlarının da olduğu birçok yeri bombalıyor ve bölge halklarına karşı katliama devam ediyor. Coğrafyanın diğer köşesinde ise İsrail siyonizmi, elektriğini, suyunu kestiği, tüm yaşamsal ihtiyaçların geçişini engellediği Gazze’de, taş üstüne taş bırakmamacasına, genç, yaşlı, çocuk kadın demeden Filistin halkının üzerine ölüm kusuyor.

Kürt halkının boğazına sarılan el, Türkiye halklarının da boğazındadır

Faşist TC devleti işgal-imha konsepti ile Kürt halkının tüm parçalarındaki kazanımlarını bir bütün ortadan kaldırmak istemektedir. Kürt halkının karşı karşıya olduğu sömürgeci savaş konseptinin hedefindeki Rojava devrimi, emperyalist ve bölge gerici güçlerine rağmen, Kürt, Arap, Türkmen, Süryani, Asuri, Ermeni ve nice halkların birlikte, eşit ve özgür yaşam temelinde kendi öz-yönetimlerini örgütledikleri bir deneyimdir. Bugün sadece Kürt olduğu için değil, aynı zamanda TC gericiliğinin, sömürgeciliğinin statükosunu ve kodlarını yıkmış olduğu için hedeftir. Rojava devrimi bölgede halkların önünde yeni bir yaşam çağrısının ifadesi olduğu için, Türkiye’nin işgal hamleleri, emperyalistler ve bölgedeki egemen gerici devletlerce de desteklenmektedir.

TC devleti yüzyıldır sürdürdüğü uygulamaları ve sistematikleşmiş sömürgeci-işgalci savaş politikalarıyla var olmaktadır. Kürdistan’da kesintisiz bir şekilde sürdürmüş olduğu sömürgeci-işgalci savaş siyaseti, Türkiye emekçilerinin boynunda bir kemente dönüşmüştür. Savaş tamtamları eşliğinde faşist AKP-MHP iktidarı, işçi ve emekçilerin, kadınların, gençlerin, tüm ezilenlerin boynundaki bu kementi daha da sıkmakta, savaş siyaseti ile Türkiye toplumunu yanında hizalamak istemektedir.

Nehirden Denize, Özgür Filistin” sloganı, her daim günceldir

Ve yaşadığımız bu zamanda, Filistin halkının tarihsel direniş ve özgürlük mücadelesinin adeta ölüm uykusuna, ölüm sessizliğine yatırılmaya çalışıldığı bir dünyanın içerisindeyiz. Dünya halklarının mücadelesinden, dünyadan yalıtılmak ve unutturulmak istenen Filistin halkının direniş ve kurtuluş mücadelesi, emperyalist kapitalist dünyanın akan zamanını ve hikayesini bozmuş, kendi zaman ve hikayesini yeniden dünya halklarının, ezilen halkların mücadelesine nakşetmiştir. Bu dünyada Filistin direnişinin ateşi hiç küllenmeyecek, sürekli harlanacaktır.

Filistin halkı, direniş güçleri, “normal” bir zamanın içerisinde yaşamamaktadır. İsrail devletinin faşist, aşırı sağcı, soykırımcı “yeni” fanatik hükümeti, maskesiz bir şekilde Filistin kimliğini ve tarihini inkar ederek kırım-sürgün politikalarıyla el yükseltti. “En iyi Filistinli ölü Filistinlidir” diyerek savaş politikasını şekillendirdi, Filistin halkının yaşamı ve toprakları üzerindeki işgalci, yağmacı ve yerleşimci-sömürgeci boyunduruğunu gittikçe daha da sıkılaştırdı. Filistin halkına karşı başlattığı topyekun savaşla, apartheid rejimini çıplak bir biçimde sergiledi. Bu çıplak şiddetine kılıf geçirmeye, gizlemeye bile çalışmadı; bilakis tüm dünya halkalarına, bir ölüm makinesi olarak kendisini ifşa etti.

Yine bu zaman, İsrail devletinin Arap ülkeleriyle ilişkilerinde normalleşmenin önünü açan Abraham Anlaşması ile İsrail siyonizminin soykırımcı politikalarının kabulü ve meşruluğunun onaylandığı, Filistin halkının direniş ve kurtuluş mücadelesinin ise bu anlaşmayla toprağa gömülmek istendiği bir zaman. İsrail, apartheid rejiminden taviz vermek bir yana onu derinleştirerek, Filistin halkının tarihsel mücadelesini kırmak ve topraklarını gasp edip Filistin halkını kimliksizleştirmek için canhıraş bir şekilde çabalamaktadır. Filistin halkının mezarları dahi yerleşimci sömürge alanı haline getirildi. Otobüslere doldurulan yerleşimciler, Filistin halkının üzerine salındı, Filistinliler evlerinden atılarak pogromlar eşliğinde, zorla göç ettirildi. Bir halk kendi toprağında mültecileştirildi. Özcesi, Filistin halkı, geçmişine-bugününe-geleceğine el konulan, her gün ölümle karşı karşıya olduğu bir savaşın-kırımın içerisindedir.

Nereden bakılırsa bakılsın; Filistin kurtuluş mücadelesinin haklılığının ve meşruluğunun unutturulmak istendiği, Filistin halkının direnişinin ölü bir toprağa dönüştürülmek istendiği, Filistin halkının mücadelesinin nefessiz bırakılarak boğulmak istendiği bu zamanda, Filistin direniş örgütlerinin İsrail siyonizmine karşı başlattığı Aksa Tufanı hamlesi, direnişi var eden hakikatle egemenlerin duvarını yıkmış, surları aşmıştır. On yıllar boyunca Filistin toprakları, halkı ve direniş güçleri, İsrail siyonizminin ölüm, işgal, sömürü ve yerleşim istilasının laboratuvarı olmuş, bugün ise savaşı İsrail denen ölüm makinesinin topraklarına taşımıştır. Aksa Tufanı’nın meşruluğu, İsrail siyonizminin şiddet üzerine kurulu, sömürücü, işgalci, soykırımcı varoluşunda yatar. Filistinlilerin direniş gücü ve yaratıcılığı, dünya egemenlerini şok ve dehşete düşürmüş, ezilen halkların ve sömürülenlerin mücadele tarihinde ise yeni stratejik hamleler için esinleyici bir örnek olmuştur. Bu zamana, karanlığa karşı, devrimci bir yanıt olmuş ve halklar için, birleşik direniş ve mücadeleyi yeniden düşünmeye ve yeniden eylemeye çağıran bir işaret olmuştur.

TC faşizmi ve İsrail Siyonizmi, aralarındaki zaman zaman sert polemiklerin çok ötesinde, küresel kapitalizmin bölgedeki stratejik merkezleridir. TC ve İsrail bütün bunların ötesinde, Filistin ve Kürt halkının kurtuluş mücadelelerine karşı kopmaz bağlarla birbirlerine bağlıdır. Hiçbir demagoji bu gerçeklikleri gizleyemez. Aksa Tufanı harekatı, TC faşizminin, İsrail siyonizmi ile kirli ilişki alanını daraltacak, iki yüzlü Filistin siyasetini deşifre edecektir. Zaman, tüm Türkiye devrimci ve antifaşist güçlerinin Filistin davasını faşist dinci gericiliğin elinden alma zamanıdır.

Hamas’ın gerici ideolojik konumu üzerinden, Aksa Tufanı harekatına karşı sağdan ve soldan gelen bütün eleştiriler, emperyalist ve siyonist siyasetin propagandasına hizmet etmektedir. Aksa Tufanı harekatının komuta merkezindeki beş örgütten ikisi, FHKC ve FDHKC enternasyonalist devrimci yoldaşlarımızdır ve Aksa Tufanı Harekatı, Filistin devrimi kadar tüm bölge ve dünya devrimci güçleri için bir milat ve bir çağrıdır: Aşılmayacak Çin Setti, delinmeyecek Demir Kubbe, işlevsizleştirilmeyecek SİHA, vurulmayacak güvenlik devleti yoktur!

İşgalciler yenilecek, direnen halklar kazanacak

Bugün coğrafyamızın iki ayrı noktasında yaşananlar göstermiştir ki, Filistin ve Kürdistan halkının mücadelesi ve hikayesi bitmedi. Bu coğrafyanın lanetlenen Filistin ve Kürt halkı geçmiş, bugün ve geleceklerini kazanmak için direnişteler. Yeni bir zamanın, hikayenin içindeyiz. Bu zamanın, hikayenin çağrısı, coğrafyayı ve dünyayı dolaşıyor. Heyecanı, coşkusu ve haklılığı ile bu çağrı; sömürülenlerin, ezilen halkların tarihsel ve sınıfsal kavgasında eşi benzeri görülmeyen savaş ve zorun yoğunlaştığı koşullarda, her gün, her an, ne sınır ne mekan tanımadan genç-yaşlı, kadın-çocuk demeksizin ölüm kusan bölgedeki iki sömürgeci-apartheid rejimini ve emperyalist kuşatmayı yıkacak bir çağrıdır.

Filistin ve Kürdistan halklarının direniş gerçekliği ve yürüttükleri amansız savaş içinde yankılanan ve tüm bölge ve dünya halklarını sarsan bu çağrı, İsrail siyonizmini, TC faşizmini, emperyalizmi, bölge egemenleri ve diktatörlerini korkutmaktadır. On yıllardır Filistin’den Kürdistan’a süren ve sürecek olan bu mücadele ve direniş kararlılığı, inadı ve iradesi kazanacaktır!

Filistin ile Kürdistan’da benzer rejimler, benzer katliamlar ve benzer soykırım siyasetleri uygulamaktadır. Siyonist İsrail Savunma Bakanı ve dinci faşist TC’nin Dışişleri Bakanı aynı günlerde, aynı açıklamaları yapmış ve aynı kanlı ölüm ve yıkım saldırıları halen sürmektedir. Ama bu soykırım saldırıları, iki dinci faşist devletle sınırlı değil, başta ABD ve AB emperyalistleri ve tüm gerici faşist bölge devletleri bu soykırım ve katliam uygulamalarının destekçisi ve ortağıdır. Bu durum açık çıplak bir gerçekliktir. Bu gerçeklik, tüm bölge halkları ve devrimcileri için topyekun bir dayanışma ve ortak mücadeleyi zorunlu kılmaktadır. Yükselen Filistin direnişi ve en büyük NATO ordularından birine karşı amansız bir savaş yürüten Kürt özgürlük hareketi, tüm bölge devrimcileri için olduğu kadar, Türkiye devrimi için de, bir “ayağa kalk; yenilmeyecek faşizm, yenilmeyecek devlet yok” çağrısıdır!