Ceren Güneş’in Günlüğünden: Doğan Kırefe’nin Ölümsüzleştiği Çatışma | Komün Gücü

793

2 Ocak 2017’de Rakka Hamlesi başlar. Enternasyonal Özgürlük Taburu da hamlede yerini alır. Tabur komutanı Ceren Yoldaş’tır. Doğan Yoldaş da taburdadır.

Taburun mevzilendiği yer, çetelerin sızma yapabilecekleri bir yerdir. Çeteler, daha önce bir kaç yoklama yapar. 7 Ocak 2017’de ise 30’a yakın çete, sabaha karşı, Enternasyonal Özgürlük Taburu’nun mevzilendiği okula saldırır. Bu, ölümüne bir geliştir; çoğunun sırtında intihar yelekleri. İşte o günü ve Doğan Kırefe’nin ölümsüzleştiği anları Ceren Yoldaş günlüğüne şöyle kaydeder:

Okulda girişteki mazot varili alev aldı mermi ile. Yangın çıktı.Çok büyük talihsizlikti. Aşağı mevzileri bırakmak zorunda kaldık. Cephane, bombalar orta kattaydı. Nasıl yaptım bilmiyorum ama hepsini taşıdım yukarı, patlamasın diye. Havaya uçardık yoksa bir sürü mayın, bomba, roket, mermi. Sonra çatıya çıktım, o sırada diğer noktadaki arkadaş bağlantı yapıyordu, içeri biri girdi diye duydum. Hemen aşağı indim, bizimkiler daha, ne oldu, nereye girdi anlamaya çalışıyorlardı. Koridordaki arkadaşları yukarı gönderdim, mevzilenin dedim merdiveni görecek şekilde. Olur da ben imha edemezsem diye sağlam yerlere yerleştirdim. Merdivenlerden aşağı inerken girişte çeteyle karşılaştık. Boylu, yapılı biriydi. Birden görünce onu öyle cüsseli, bir ürperdim. İnsanın aklının zor durumlarda ne kadar hızlı çalışabileceğini bilmezdim. Daha önce hiç bu kadar hızlı analiz edip karar verip uyguladığımı hatırlamıyorum. Şerefsizle göz göze geldik. O da durdu, tereddüt etti. Ama ondan önce davrandım, ilk ateşi ben açtım. Kolanlara mevzilendi. Ben açıktaydım. (…)Mevzilenebilmek için üç dört basamak yukarı çıktım. O da koşarak üstüme geliyordu. Böyle merdivenleri sırayla ateş edip çıkarken, bir an o açıkta kaldı, ateş ettim düştü. Tam bitti derken doğruldu, koşmaya yeltendi, tarama yaptım. Kendimi de merdivenin diğer tarafına attım. Ben mi attım, yoksa patlamanın basıncıyla mı savruldum bilmiyorum. Gözlüğüm uçmuştu, biraz sarsılmıştım. Çatıya çıktım, elime parça gelmiş kanıyordu. Arkadaşlara baktım, iyilerdi. (…)O an sevincimi, rahatlığımı anlatamam. Eğer o çete yukarı çıksaydı, tüm takım imha olacaktı. Son anda kurtulduk. (…) çatışma yoğundu. Arkadaş cihazdan seslendi, cihazın sesini kısın dedi. mevzideki arkadaşla şaşkın birbirimize bakıyoruz ne diyecek diye. “Doğan vuruldu” dedi kısık bir sesle. “Kalbinden vuruldu” dedi. Panzer çağırdım dedi. İçimden, gelemez ki diye inledim. “Tamam” dedim. “Uzun süre kalp masajı yapın” dedim. Ve bir kaç şey daha. Panzer gelemiyordu, her yerde çete vardı. Gelse bile biz çıkartamazdık Doğan’ı.

Çatışmaya devam ettik. Kontrolü almıştık, hissediyorduk. Saat ikide yoğunluk azalmış, bitme aşamasındaydı. Temizlenmişti bayağı. Panzer geldi.

Arkadaşlar, 1 saate yakın kalp masajı yapmışlar. Sonra öğrendim, vurulduğu an şehit düşmüş; suikast.

Artık bitmişti. Bizim yoldaşları görünce rahatladım, çıkartma yaptılar resmen. 11 kişi gelmişti. Hemen işlere sarıldılar. Gece saklanan bir çete daha kendini patlatmaya çalıştı, noktaya gelemeden vurduk. Artık tamamen bitmişti.

Herkes, tüm cephe tebrik etmeye, yardım etmeye geldi. Şaşırmışlardı. “Açık olmak gerekirse,” dediler, “böyle bir saldırıyı atlatabileceğinizi düşünmüyorduk. Okul düştü demiştik”, dediler. Direnişimiz, Doğan’ın şahsındaki cesaretimiz herkesi çok etkilemişti.

Doğan’ın mevzisine gittim. Mevziye baktım. Nereden geldiğini o merminin, düşündüm. O anı, düşündüm. Köpeğimiz onun mevzisinden hiç ayrılmıyor, hep orada uyuyor.”

CEVAP VER

Please enter your comment!
Adınızı buraya yazınız