Kader Ortakaya: Sınırları, Ölüm Pahasına Hükümsüz Kılan Devrimci Kadın – Hevi Devrim

669
“elbet bir bildiği var bu çocukların 
kolay değil öyle genç ölmek  
yeşil bir yaprak gibi yüreği 
koparıp ateşe atmak  
pek öyle kolay değil  
hem öyle bir ağaç ki şu yaşamak denilen şey  
her bahar yeniden yeniden tomurcuklanır da  
yalnız bir bahar çiçeklenir   
a benim gülüm!..”

2014’ün Eylül ayıyla birlikte Türkiye’de insanlıktan yana olan, bölge halklarının özgürlük mücadelesinden yana taraf olan herkes, Rojava’yla, Rojava’nın Kobané kantonundaki direnişle soluk alıp veriyordu. Nabız atışları Kobanê’nin nabız atışlarına karışıyordu. Tel örgülerin, duvarların, hendeklerin hükümsüz kalacağı bir dayanışmayı örmek için seferber oluyordu.

Kader Ortakaya, 25 gün boyunca Suruç’ta Kobané için sınır hattında oluşturulan insanlık zincirine katıldı. Kobané direnişine destek verdi. DAİŞ çetelerinin Türkiye’den Kobané’ye ellerini kollarını sallayarak geçmelerine engel olmaya çalıştı. Türkiye’nin DAİŞ desteğini protesto eylemlerine katıldı. Kobané’ye yardım koridoru açılması için oluşturulan insanlık nöbetinin bir parçası oldu. Bir noktadan sonra Türkiye’den Kobané için yapılacaklar konusunda sınıra dayandığını düşündü. Artık dayanışmak yetmiyor, savaşın orta yerinde olmak için yanıp tutuşuyordu. Ve “bensiz olmaz bu kavga” diyerek Kobané’ye, savaşın göbeğine doğru yolculuğa çıktı Kader.  DAİŞ çetelerine karşı savaşmak için Kobane’ye geçmek istedi. Çünkü artık onun yüreği, işgalci güçlerin, gerici çetelerin saldırdığı Kobane’de savaş mevzilerinde atıyordu.

Kader, emekçi bir Kürt ailenin çocuğu olarak, Urfa’nın Siverek ilçesinde doğdu. Çocukluğu yoksulluk içerisinde geçti. Küçük yaşta çalışmaya başladı ve hem yoksul ailesine destek oldu, hem de okudu. Üniveriste yılları boyunca mücadele etti. Tüm toplumsal eylemlerde en ön safta yer aldı. Kobané’ye yüksek lisans yaparken gitti. Akademik kariyer gibi kapitalist sistem içerisinde bir gelecek arayışını reddederek Kobané’ye gitti. Tıpkı kendisinden önce Miştenur’da şehit düşen Paramaz Kızılbaş gibi, tıpkı 3 Kasım 2019’da Serekaniye savaşında işgalci faşist Türk devletine karşı savaşırken toprağa düşen Ceren Güneş gibi. Ailesine bıraktığı mektupta neden sistem içi bir yaşamı değil de Kobané’ye gitmeyi tercih ettiğini anlatıyor: “Bu savaş sadece Kobanê’de yaşayan insanların değil, hepimizin savaşı. Ben de çok sevdiğim ailem ve tüm insanlık için bu savaşa katılıyorum. (…) Ben bu savaşa katılarak aileme ve tüm insanlığa memur olmaktan daha çok fayda sağlayacağıma inanıyorum.”  Bu dünyada gözünü herşeye kapatıp kariyerini, konumunu kaybetmek istemeyenler olduğu gibi kapitalist sistem içinde kimilerinin gıpta edebileceği bir kariyerin kapısı önünde açılmışken bunu reddeden Paramazlar, Kaderler, Cerenler de var. Önlerine açılmış olan yüksek kariyer kapılarını elleri ile bir bir kapatıp halkların özgürlük kavgasına katılan devrimciler…

“Ben istiyorum ki bütün insanlar özgür ve eşit bir şekilde yaşasın. Hiç kimse bir lokma ekmek, başını sokacak bir ev için ömrü boyunca sömürülmesin. Bunların olabilmesi içinde savaşmak ve mücadele etmek gerekiyor.” Kısa ve öz: Kader, arkasında bıraktığı mektupta, Kobané’ye çitlerin olmadığı, herkesin özgür ve eşit olduğu bir dünya için gittiğini söylüyor.

O, bir kadın olarak, DAİŞ karanlığının, kadın devrimi boğulmasına sessiz kalamazdı. O, Türkiyeli bir devrimci olarak, Ortadoğu’da halkların bir arada özgürce yaşamasının adı olan Rojava devrimini yok etmeyi hedefleyen çetelere sessiz kalamazdı. O, bir Kürt olarak, Kürt halkının gelecek düşlerinin paramparça edilmesine sessiz kalamazdı. Bu üç kimliğin bileşkesidir onun Kobané’ye olan yolculuğu. Çok açık; Kader sınıfsız, sömürüsüz, sınırsız bir dünya istediği için sınırları anlamsız kılmak istemiştir.

Kimileri Kobané’nin suyunu ekmeğini yiyemeden ilk geldikleri saat şehit düştü. En çok bu yaralamıştır biz geride kalanları. Kader’in durumu daha da iç burkucu. 6 Kasım 2014’de telleri geçmiş, savaşın sıcağına karışacakken şehit düşmüş; kavganın sıcağıyla buluşmaya çalışırken kanı Kobané topraklarına akmıştı. 2019’ın 6 Kasım’ın da ise bir Aynur Ada ölümsüzleşir. Tüm kavga düşlerini geride kalanlara miras bırakarak.

Eğer Kobané’de Prometues’un sönmeyen ateşini yaktıysak ve o ateşi sürekli canlı tutarak  insanlığın geleceğini ışıttıysak bunda Kader’in sınır tellerini parçalayan koşusunun da payı var. O ateşi, Kader de taşıdı. Bazı insanlar vardır, seçtikleri yolla kendi tarihlerini yaparlar. Bunu, olağanüstü zamanlarda, kaos aralıklarında yaptıkları tercihleriyle şekillendirirler. İşte Kader de, içine doğduğu coğrafyanın ve yaşadığı tarihsel anın özgürlük serüvencisi ve hakikat savaşçısı olmayı seçerek kendi tarihini yaptı ve direnen halkların hafızasına kazındı. 

Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi ulustan, hangi din veya mezhepten olursa olsun aynı göğün altında yaşıyorsak, kara bulut gibi yaşamın üstüne çöken karanlığın güçlerine karşı kavgamız birdir, diyenlerdendi Kader. İşte bu yüzden, enternasyonalin bayrağını Kobané’de dalgalandırmak istedi. İşte bu yüzden, DAİŞ’le işbirliği içindeki sömürgeci faşist Türk devletinin askerleri tarafından hedef alındı. 6 Kasım’da sınır tellerini aşıp Kobané topraklarına geçmişken, katledildi. Türkiyeli bir devrimci olarak Kader’in bize bıraktığı mesaj çok açık: Direnişimiz ortak, Kader’imiz de! Tarih yapıcı olarak Kader, yüreklerimize ve bilinçlerimize bu mesajla kazındı.

Hevi Devrim