Kırkların Ceminde Dara Düş Oldum… – Mitka Babai

1598

Cem olmaya, cümle olmaya, cem-i cümle olmaya kalkışan yol bilen, yol tanıyan, iz sürenlerden feyz alındığı gibi yine onlara ithaf olunur. Zira aşk ile yazılmıştır.

Fanilikten failliğe doğru bir süzülüştür. Turnalar semah döner. Kırklar her biri kırk, kırkı bir. Birbirine kırklamışlardır. İsimleri yoktur. İsimleri kırklarda birleşir. İsimleri kâinatın aynasıdır. İsimleri yola girdikleri, çıkıp geldikleri hanelerinin altındaki enkazdan çağrılmış Ortaklardır, Lilithtir, Babailerdir, Bedreddinlerdir, Celalilerdir... İsimleri insan-ı kâmile ermenin sırrıdır. Kâmilin sırrı onların semahlarında dile gelir.

Semah aleni bir provokasyondur. Semaya işaret eder. Yarar, yakar. Bütün evren semah döner, aşkından güneşler yanar. Biraz güzelleme. Biraz taşlamadır.

İnsan ve Kamil’in ayrıldığı o ince ama derin arafta tepinme hareketidir. Zannedilen zamaneden ve mekaneden ince intiharvari bir sıyrılıştır bu. Kaçış değildir. Kaçışın cemi ve cem-i cümlesi olmaz. Ancak yine bir intihar değildir. İntihar düşkünün, düşkününün fanilik cihanındaki cüzzamlıların*(2) sofrasına meze olmaktır. Semah ve turnalar o cihanın  üstünde tepinmeye işaret eder. Provokasyondur. Devindirir. Güldürürken düşündürtür, devindirir, devirir.

Provokasyon cihan içinde bir cihana, semadan tebaaya ince bir üleştirmeye işaret eder. Bu üleştirme bir esrimeler*(3) silsilesidir de yalnız tebaa öyle sanıldığı gibi düpedüz pir-ü pak değildir. Düşkünün düşkününün düşkünüdür. Müptezeldir biraz. Yahut insan sıfatında çok gelip gider. Bu güruh-u naciye özünü katmak gerekir ya önce dost vardır. Ey dost eyyy doost… Ey erenler dosta gidelim!

Sema ile semah arasında bir bağ vardır. Dost can oldukça, can cem oldukça cemin cümlesi bir od olup yandıkça semanın genişleyen bağrında 1000 kez 1500 kez esriyeceklerdir. Esrime bir provokasyondur. Musallat olur. Tahrik eder, tasnif eder. Bu histeriye tutulan bu melodiye kapılır. Melodi nomostur. Nomos*(4) kırkların buluştuğu divanının ikrarıdır. Böyle ikrar ile böyle yol olmaz dedirten anlarda dara çeker. Kendilerini, birbirlerini ve bütün âlem-i beşeri bu ritimle dara çekerler. Sır haydar haydar da tecelli etmiş bu nomostur. İşin kaydı, garantisi bu ritmin yasasıdır. Yasa ikrar ile imandır. Kırkların nomosları eski tüfekler ve eski tüfeklerin yeni elciklerine bu ritmi söyler. Ritme kulak vermeyen kem kümler cem-iyette pişmeli kırkla bir olmalılardır. Kazan kaldıranlar ikrardan dönenlerdir. Onlar yola gelmeyen, yolu açan semahı yürüten ritimlerdeki bozuk tınılardır. Bu tınılar ayıklanır. Bir an bekleşirler sonra yeniden çağrışırlar Turnalar, Turnalar…

Kırkların nomosları Nuh’un titizliğince kaynayan kazana zuhur eder. Kazan temsili tebaadır. Tebaanın yarılmış gözenekleri kaynamaktadır. Burada ilk önce kadifemsi tonlar çağrışır sarı başlı turnalar görünür. Sarı Turnalar o ilk günahkârın çağrısıdır. Lilith suretinde, Lilith donunda. Sarı turnalar ve kadifemsi çağrışları aleni provokasyondur. Âdem olanın buyurgan kaburgalarının ezim ezim ezildiği, ritmin coşa geldiği temaşa ile değil aşk ile dönüldüğü andır. Başları semaya değer onların. Basbayağı ulu göğe işarettir. Saçım saçım saçılırlar. Nur olup yağarlar.

Tebaa zaten katman katman, katmer katmerdir. Müptezeller, insan sıfatında gelip gidenler ve dostun dostu… Tebaa riyakardır. Tebaa hanedir. Tebaa tarihtir. Tebaa kırkların haneleridir-kökleridir-.Tebaa yanıltır. Tebaa sığınaktır. Tebaa cem-iyetin cem-i cümlesinin uzaklarda bir yerde kaynağıdır. Tebaa cümlenin akislerdir.

Tebaadan biri bir gün Münevver Karabulut katlini kınamaya giden protestocu, evvel zaman Özge Canı katledendir. Tebaa kasabadan aldığı 10 kuruşluk çikletleri köyde 50 kuruşa, logaritma hesabı yapan hesap makinesiyle çocukcağızlara kakalayandır. Ama tebaa birazda gazidir. Galatasaray önü Cumartesi anneleridir. Angaralı Ezhel tayfasıdır. Polis simit sat onurlu yaşa alternatifini üretenlerdir. Kırmızılı kadın. Osmanlı Türk ocakları, İmamoğlu severler, kanarya severler, at sürenler… Aşilin sıla hasreti çeken yoldaşlarını ceng meydanında savurduğu kalkanına nakşidir.

Tebaaya edep erkân yolu tayin etmek nizami bir iştir. Ciddiyet gerektirir. Asabidir. Tahrik, tasniftir. Provokasyonların düşündürten yarıcı tepinmeleri, dönen semahın gümbürtüsüdür. Düşündürten yarma tepinmelerinin ol deminde kımıl kımıl oynadığı yerdir. Kırkların divanı bu yarıklara postu atar. Turnalar ama ilk sarı turnalar düşkünün düşkününün düşkününe semadan tebaaya bir sille savurur. Ortakların nomoslarınca adaletin tecelli ettiği andır bu an. Kozmolojik ve de esrari bir savrulmadır. İnsan kâinatın aynasıdır. Trenin raydan çıkmasıdır. Yardan serden geçilir. Beşikte yatan kuzudan nicedir. Mutasyonun mutasyonudur.  Tersine çevrilmişi tersine çevirir. Biraz Bostancıdır. Biraz Orhan. Biraz Yılmaz. Biraz Kayadır. Şifa esrimesidir. Bir derdin bin devaya devasıdır. İnsanla kâmil arasında musallat olmuş şizofreniye hakikatin musallatıdır. Musallat şu günlerde hızlı hızlı mırıldanıldığı gibi şunu söyler:

“gerçek değil halüsinasyon bu

gündem değil yalan bir mutasyon bu

sistem değil ki bu

halüsinasyon bu

halüsinasyon bu

yine bir misyon buuu”  *(5)

Misyoner olmasak da meydanı Ortodokslara bırakmaya pek niyetimiz yok. İyi hatip olduğumuz doğrudur da rahip olmakta gözümüz yok. Zira

“Bülbül oldum firdevs bağında öttüm

bir zaman gül için zara düş oldum”

 “Yolun sırrın soran gelsin…”*(6)

Dipnotlar (Biraz caka satmacalar)

*1) Aşırı Aleviliğimiz depreşmedi de köklerimizde de varmış bir arayış, bizim derdimiz bu arayışın üstündeki modernist örtünün üstünde hakiki tepinip çekip atmak zira onu ol deminde oldurmaktır. Şimdi hep birlikte dinleyelim: “Haydar Haydar”

*2) Cüzzamlılar: Nuh’un kavmindeki lanetli üyelerdir. Yalan, talan, gasp, rant, sömürü, zevki sefa içinde yaşayan rezil kodamanlar. İnsanlıktan çıkmış erkekler, kadınlar hatta son bir şans verilen Nuh’un oğlu da vardır içlerinde ya işte ona atıfla bugünkülere işarettir. Bağlamından koparalım da yanlış olmasın gerçek cüzzam hastaları kaldıysa Hızır yardımcıları olsun. (Bu da kamu spotu gibi oldu ya idare ediniz lütfen)

*3) Esrime: Tarihsel köklerden miras kalmış bu ritüeller toplamı dans etme, şölen, yüzlerin ve bedenlerin boyanması, ortak ritmin yaratılması. Bu ritim etrafında kolektif coşku ya da ecnebicesi communitas ‘ın ortak bir aşka yönelmesini ifade eder.

1920’lerde Güney Carolina’ya giden bir gezginin aktardığı gibi

“Birkaç kişi tuhaf aksak bir ritmi izleyerek sırayla ayaklarını oynattı. Vaizin sözcükleriyle alakasız denebilecek bir ritim oluştu ve yükselerek, neredeyse gözle görünür bir hal aldı .Ortak bir aklın, bilinçli bir varlığın etkisi altına girdim .Varlık yavaş yavaş kalabalığa şekil verip, orada bulunan her aklı ele geçirdi, benimkini de … Bizi hareket ettiren bilinçli bir plan ya da amaç varmış gibi hissediyordum”  (Sokaklarda Dans -Barbara Ehrenreich sf:7)

 Diğer bir örnek esrimenin Yunan arkaik köklerinden biri olan Dionysostur. Dionysoscu esrime yine aynı kitapta şöyle ele alınmıştır:

“Dionysosçu ibadetin en meşhur feminen biçimi, oreibaiya ya da kış dansı, modern gözlere feminist isyanın ham bir pandomimi gibi görünür. Mitsel açıklamalarda tanrının eşlik etmesi için çağırdığı kadınlar çıkrıklarını ellerinden atıp çocuklarını bırakır, dışarıya dağlara koşar, orada geyik derileri giyinir, delice bir dansa girişirler. Maenadlardır onların adı… (Aynı kitabın farklı bölümlerinden derlenmiştir)

 *4) Nomos: Yunancada hem ritim-melodi hem de yasa, kanun, anlamına gelir. Biz de bu derin kavramı çok beğendik. Kullandık.

*5) Da-Poet & Saian -’Halüsinasyon’ rap şarkısından alıntıdır. Yaşasın Devrime işaret eden RAP! (Rythm and Poem)…

*6) Pir Sultan Abdal  (Sadık Gürbüz-Bir Gün parçasında iyi dile getirilmiştir.)

                                                                                                                   Mitka Babai

https://www.youtube.com/watch?v=gyy9kG0IKOc

CEVAP VER

Please enter your comment!
Adınızı buraya yazınız